yine bir cumartesi, yine bir haftanın sonu... (ki terminolojide buna "şafak atması" deniyor.) ve ben yine çarşı iznindeyim. geçen sefer bahsettiğim gibi çarşı izni beyyle sivil kıyafetlerizi giyip, meşrebince süslenip püslenip (allık sürecek değiliz!) nöbetçi komutana "çarşı izin belgesi"ni imzalattıktan sonra 5 saatlik bir süre boyunca (yerine göre değişir) ifa etmek için bölüğümüzden (karakol, alay, kolordu, her neyse) neşeli çocuklarcasına firar ettiğimiz, adeta hayattan çaldığımız, adeta şafaktan çaldığımız bir ibadetçesine gerçekleştirdiğimiz bir okazyondur efenim.
şu an bu satırları kendi dekore ettiğim çalışma odamda, taze demlediğim filtre kahvem eşliğinde yazıyorum dersem götünüzle gülünüz. çarşı iznine çıkmış diğer onlarca er ve erbaş gibin kaaantır (counter strike) oynayan yöresel veletlerin "atsana oğluuam" çığlıklarının yankılandığı bir internet kafe köşesindeyim. (sanıyorum yangın çıktı. ne kokuyo la?) ha yöre pınarhisar veletlerin de benim 15 sene önceki halimden pek bi farkı yok, tipik trakya susağı. ama şu bitmeyen soktuğumun kantır modasını yaratan fevkalbeşerleri kocaman öpüyorum, o ayrı...
hafta hafta askerlik ile ilgili bazı mefhumlardan dem vuracağım demiştim. bu hafta gazino...
hemmen tdk tanımına bakıyoruz; Yemek yenilen, gösteri izlenen, müzik dinlenen, bazen oyun sergilenen eğlence yeri.
parça parça analiz edersek ne yemeği? ne gösterisi? ne müziği? ne oyunu? gazinoyu duyan da assolit'in emel sayın olduğu alt kadrosunda izzet altınmeşe ile zeki-metin'in sahne aldığı fuar göl gazinosuna gidiyoruz sanacak hele hele.
gazino dediğimiz, fayans zemine sürttükçe dünyanın sayılı korkunç seslerinden birini çıkaran sandalye ve masalarla bezeli, nöbetten gelmiş askerlerin uyukladığı, televizyona ait kumandanın kapanın elinde kaldığı ve ekseriyetle enteresan televizyon yapımlarının izlen(eme)diği kapalı mekanın adı. ekseriyetle diyorum çünkü herhangi bir televizyon kanalının izlenme süresi (futbol müsabakası hariç) ortalama 5 dakika ile sınırlı. başı kıçı meçhul bu anlık sekansları sigara yasağına rağmen sebatla birleştirmeye çalışacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz canlarım.
neyse işte olay bundan ibaret, bu gürültüde dikkatim dağılıyor. triplex dağ evimde yeni romanım üzerinde çalışacağım zaman uzun uzun yazarım artık. o zamana kadar şafak 90 küsür başka da yok.
10 Ekim 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
bu kafayla o şafak bitmez 1945 bitmez ve hiç gelmez o teskere aklında olsun canım düşündükçe günler uzar uzadıkça içinde stress yapar o stresste sana ağır gelir aslında bir şey yoktur büyüteceğin normal bir süreçtir bu olanlar normaldir bu yaşananlar sevgili Ceyhun sadece seni sıkan şey bunları hayatında ilk ve son kez yaşamış olman bir daha da yaşamayacağın olaylar sinsilesi olmasıdır aslında seni bozan sıkan şeyler halbuki zevk almak için uğraşsan değişik bir pencereden baksan yada olayları daha iyi anlayıp yorumlasan aslında biraz daha orada kalmak için can atacaksın buna eminim ama yinede sen bir düşün bunları bittiği zaman ise aklında kalanlar içinde özlem duygusuda yer alacak, her zaman zevk almaya çalış pozitif bir açıdan bakarsan sende memnun kalacak ve asker ocağının önemini anlamını anlamaya başlayacaksın belki de en güzel yanı seni biraz da olsa zayıflatmış olmaları olabilir ne dersin :) unutma herşey bu kadar berbat ve kötü değil bu hayatta
YanıtlaSilsevgili 1945 ben bu satırları yazarken izmir'de domatesin kilosu 8.5 lira, iş yok güç yok, zilyon tane üniversite mühendisi işsiz insan var ve ben de onlardan biriyim. hem işsizim hem domates çorbası içemiyorum düşün yani travmayı. hayat soğuk zalim ve acımasız...
YanıtlaSilseninse en azından şu an yaptığın bişi var "askerlik". belki domates çorbası bile içiyorsundur kim bilir=)
sevgili cem, cem abim olduğunu tahmin ederek bu satırları nanemolla 1945'in yazdığını hatırlatır, ceyhun'un ise çok kral bir askerlik yaptığını gayet de eğlendiğini bildirmek isterim :)
YanıtlaSilsevgili adsız; çağrı mısın yoksa lan sen? izmir'de ne işin var hala?
sevgili 1945,
YanıtlaSilbak 1945 dedim dikkat edersen=)
ceyhun'u tanımam etmem yazdıkları kadarıyla bi 1945'i bilirim, ona gülerim (sonuçta çeyrek yüzyıllık kaç haminne var dünyada değil mi?)
neyse şimdi çağrı olmadığım netleştiyse domates yiyor musunuz onu bi söylesene. askerliğe dair tek merak ettiğim şey bu şu an=)